21 Haziran 2014 Cumartesi

İçimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gemilerimizi taşıyamasın sular
varsın yarı yolda uyuya kalsın
bize gönderilen bahar.

İçimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gölgemiz olsun hüzün
dilediği gibi uzatsın canevimize ayaklarını
varsın annemiz olsun tütün
hayat daha sert vursun yumruklarını. .

18 Haziran 2014 Çarşamba



 "Kapattık abiler, buraya kadardı dünya."
— İsmail Kılıçarslan

    
"Ve geceleri yatakta duymamak için tabanların sızısını, zengin olmak lazım. Halbuki ıslık çalmak için, bir şey lazım değil."
— Melih Cevdet Anday

16 Haziran 2014 Pazartesi


Küsmek nedir bilir misin? 
Küsmek dürüstlüktür… 
Çocukçadır ve ondan dolayı Saftır. Yalansızdır. Küsmek; Seni Seviyorumdur Vazgeçememektir. Beni anlatır Küsmek Kızdım ama hala buradayımdır , gitmiyorumdur , gidemiyorumdur 
Küsmek; nazlanmaktır , yakın bulmaktır , benim için değerlisindir.  
Küsmek; sevdiğini Söyle demektir Hadi Anla demektir 
Küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır 
Yani, diyeceğim o ki: Ben Sana Küstüm!

15 Haziran 2014 Pazar

                                            "En güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız."

13 Haziran 2014 Cuma




"dağlar erişilmeyince acı verir" sözünü unutarak kaf dağına gitmek istedim.
İbrahim Tenekeci / Beraber Yürüyelim Olur Mu ?


 Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil.. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile.. Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış bir kedi gibi kendimi zavallı hissediyorum.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

25 Mayıs 2014 Pazar




GURBET

Dağda dolaşırken yakma kandili
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet.
Ne söylemez, akan suların dili
Sessizlik içinde çağlama gurbet.

Gül büyütenlere mahsus hevesle
Renk renk dertlerimi gözümde besle
Yalnız, annem gibi o ılık sesle
İçimde dövünüp ağlama gurbet.

23 Mayıs 2014 Cuma


02 incesaz dilek türkan üsküp 26.06.2010 paylaşan: despriteincesaz

Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor!
Baharın rahiyasından akıp coşan çiçeklerle hatırlıyorum ...

"Mesela ben seni ne zaman düşünsem
bir Van Gogh tablosunun ortasında buluyorum kendimi sarısı fazla, mavisi az, yine de yaz…"
— İsmail Kılıçarslan

16 Mayıs 2014 Cuma


SOMA

  Vefat haberinizi LCD TV'de süslü koltuklarımızda otururken izledik.Siz yaşam mücadelesi verirken biz ellerimizde sizin bir maaşınız kadar olan telefonlarımızla paylaşımlar yaptık.Tuzumuz daha kuru olduğu için akşam yemeğinde yediğimiz rostonun fotoğrafını paylaştığımız sayfada taziyelerimizi sunduk.


  Nasıl bir ülkede yaşıyoruz?Doğalgaza geçtiğimiz için unuttuk kömürün karasını..Siz yerin 200 m altında ekmek parası için çırpınırken bizler yerin yüzlerce üstünde, teras katlarda yemekler yedik.Duyarsız kaldık halinize.İstemesi çok anlamsız ama helal edin hakkınızı...

5 Mayıs 2014 Pazartesi


BAHAR

Basit bir sorumuz var: İyi insan, kötülükten medet umar mı? 
Elcevap: Ummaz.
İnsanın en kadim tecrübelerinden biridir bu: Elinden 
gelmeyenin dilinden gelir. Şu farkı hemen
hatırlatalım:Konuşmak sözdür, yapmak yazı. Kural ise 
bellidir: Söz uçar, yazı kalır. Bir de ayrıntı: Görünmek 
isteyen, görünene saldırır.
Yine, bir konuda zaafı olan, bu zayıflığını size de 
yakıştırmaya çalışır. Herkesi kendisi gibi bilmek. Suçlu, 
çoğunlukla, parmağın sahibidir.
Zamanında müdahale edilmeyen yahut üstü örtülen her 
olumsuzluk, günün birinde, devasa bir 
soruna dönüşü karşınıza çıkar. Nitekim öyle olmuştur. 

Unutmayalım; yanlışları taşımak, sadece bedenimizi değil, 

gönlümüzü de yorar. Bu 'yorgunluk', ilk önce, üslubumuza yansır.

Son cemre toprağa düştü ve bahar geldi. Bahar, aynı zamanda, temizlik mevsimi demek. Söylemesi bile güzel:
 Bahar temizliği..


**

2 Mayıs 2014 Cuma


                                               Böyle Konuşmamıştık..

Fedakârlık, bütün güzel şeylerin temelidir. Fedakârlık ile ahmaklık bir tutulmaya başlanmışsa, o güzel hatır dahil, birçok şey yıkılır, bir daha da onarılamaz.Bir de mesuliyet bahsi var. Biliyoruz ki, mesuliyet duygusu olmayanın hem mahcubiyet, hem de mensubiyet duygusu olmaz. Çünkü mesuliyet, 'imana dayanan bir duygudur.'Mesuliyet hissiyle yaptığınız her fedakârlık, maalesef, sizi daha üzgün bir insan haline getiriyor. Nihayetinde, kararları, Berat Demirci'nin o eşsiz ifadesiyle söylersek; 'sıkışınca özgürlükçü, acıkınca toplumcu, zenginleşince serbest piyasacı, kendini gizlemesi gerekince millici' olanlar veriyor.
Çiğnenmiş bir vasiyet gibi üzgünken, 'şu saatten sonra ancak bir dilsizin sözüne itimat edebilirim' diye not ettiğimi hatırlıyorum. Fakat insanız ve itimat hususu, ihtiyaç listemizin en başında duruyor.Öte yandan, gayesi yarına kalmak değil de bugün bir şey almak olanlardan anlayış bekliyorsunuz. Sizi bir tenhaya çekiyor ve 'suya sabuna dokunma' diye nasihat ediyorlar. Sormak istiyor, fakat soramıyoruz: Suya sabuna dokunmazsak, nasıl temiz kalabiliriz.Onca insanın hayatıyla oynayıp da hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edenlere bir bakın. Yüzlerinde herhangi bir mahcubiyet ifadesi görebiliyor musunuz?'Dünyalık karşısında değişmelerine rağmen, hâlâ dünyayı değiştirme iddiası içindeler' ve gerçekten de acınacak haldeler.
Cahit Okurer, kırk sene evvel, 'içinde ahlaki bir nizam tesis edemeyen insanda samimiyet aramak beyhudedir' demiş. Böyleyseniz eğer, bir hafta önce kara dediğinize bugün ak diyebiliyorsunuz.
Bu arada, olan, fedakâr insanlara, dava delisi Kerimlere, mesuliyet gömleği giymiş kolsuz mücahitlere oluyor. Yani, 'çalışmışsam o gün, dürüst ve islâm kalmışsam' diyenlere.
***
İbrahim Tenekeci